Yaşadıklarımdan: Mart 2015

Çekmekoy Ultra Trail Night Challenge 50K-30K-15K

0 yorum

Çekmeköy Ultra Trail Night Mud Challenge, Bakiye Duran'ın düzenlediği çok keyifli bir gece yarışıdır. İznik Ultra'da İstanbul'dan yarışacak birçok koşucu bu yarışa katılır. 15, 30, 50 km'lik parkurlardan oluşur.

21 Mart gecesi Saat 22:00'da 50 km'lik Çekmeköy gece yarışına ben de katıldım. Geçen sene burada 45 km'lik olarak koşmuştum. Bu sene 5 km daha uzamış. Bu uzama da dahil olmak üzere birçok yönü ile İznik Ultra'da yaşayacaklarıma ciddi bir prova oldu.

Bakiye Abla ile bu yarışın düzenlenmesinde en büyük yardım ve özveriyi gösteren gönüllülerden biri olan Fulya'nın da doğum gününe denk geldi. Tam başlangıç işaretini verecekken herkes aynı anda iyi ki doğdun şarkısını söylemeye başladı. Herkes birbirini ve organizasyonu iyi tanıdığı için artık bir aile gibi olduk.

İlk dört km sürekli çıkıştan oluşuyor. Eğim hiç de fena değil. Ancak yarışın başı olduğundan koşarak çıkılabilir. Biz de İlker ile koşarak tırmandık. Ön grup yerine biraz daha arkadan gittik. Amacımız sakatlanmadan rahat bir yarış koşmaktı. Zemin çok çamurluydu. İlker iki kere ayakkabısını çamura sapladı. Ayağını çektiğinde ayakkabısı yoktu. Yine de hafta sonları antrenman yaptığımız ve bildiğimiz bir parkur olmasının rahatlığı ile sabit bir tempo ile gidebildik.

Yeni aldığım Salomon S-lab 6 ultra xt'ler ile koştum. Genelde yumuşak tabanlı ayakkabılar ile koşmaya alışkın olduğumdan oldukça sert geldi. İlk km'lerde iplerin sıkılığını ayarlamaya çalıştım. Belki de yeni olduğundan yarışın sonuna kadar pek rahat edemedim.

Dokuzuncu kilometreden sonra altı km'lik iniş bizi rahatlattı. Çamura rağmen tempomuzu pek bozmadan, çamur göletlerinin yanından geçmeye çalışarak rahat bir şekilde koştuk. Onsekiz buçuk km sonra sağa dönüp dik ama kısa bir çıkıştan sonra en sevilmeyen taşlı bölüme geldik. İri taşlara basarak koşmaya çalışmak oldukça zor. Her an ayağınızı burkma ihtimaliniz var ve taşlar ayağınızın altına batıyor. Yirminci km'de otuz km koşacak arkadaşları soldan uğurladıktan sonra İlker ile taşlı yolda koşmaya devam ettik.

Yirmi beşinci km'den sonra tekrar tırmanış başladı. Yaklaşık 6 km boyunca tırmandık. 30'larda şiddetli akan bir dereye geldik. Tolga, Özgür, Murat ve Dağhan derenin başında durup nereden geçebileceklerine bakıyorlardı. Arkamızdan üç kişilik bir grup daha geldi. Hep beraber dereye dalıp geçmeye karar verdik. Çünkü geçmenin başka bir yolu yoktu. Dere buz gibi ve şiddetli akıyordu. Bir metre derinlikteydi. Ortasına geldiğimde sağ ayağım kaydı ve yana açıldı. Sağ elimle de suyun içinde bir kayaya tutundum. Bir iki kere toparlamaya çalıştıysam da sağ ayağımı basacak bir yer bulamadım. Solumda İlker elini uzattı. Tolga da gelip sağ elimi tutunca kendimi sudan dışarı atabildim.

Soğuk su o kadar etkilemedi ve koşmaya devam ettim. Grup olarak koşmaya başladık. Arkadan gelen üçlü bizi geçti. Tolga İznik'i düşünerek koş-yürü şeklinde gitmemizin daha iyi olacağını, bu şartlar altında sakatlanmadan bitirmemizin iyi bir sonuç olacağını söyledi. Önümüzde üç iniş ve üç çıkış ile 20 km'lik çamurlu bir parkur vardı. İlker ile gayet tempolu ve istikrarlı koşuyorduk. İznik'te de beraber koşmayı düşündüğümüzden tempomuzun aynı olduğunu görmek iyi oldu.

10 km daha bu şekilde gittikten sonra üşümeye başladım. Sağ eldivenim ıslandığı ve bir türlü kurumadığı için üşüyordu. Altı kişi koşuyorduk. Tuvalet molaları sırasında arkadan bir kişi daha gelip geçti. Kendimi iyi hissediyordum ve koşmak istiyordum. 40. km'ye gelince İlker'e söyleyip hem ısınmak hem de bir an önce bitirebilmek için tempomu arttırıp gruptan ayrıldım. Önce öndeki arkadaşa yetişip geçtim.

Son dört km kala önümdeki iki arkadaşa da yetiştim. Aramızda 50 metre kadar vardı. Sağa çalıların arasından bir tırmanış olduğunu bilmeme rağmen dönüşü göremeyip düz devam ettim. Hata yaptığımı fark edip geri döndüm ve dönüşü bulup yukarı tırmandım. Ancak öndekiler beni görüp arayı açmıştı. İki km tırmanıp bir km inerek bitişe vardım.

Sabahın dördünde Ufuk abi ve Fulya bitişte bekliyorlardı. Onlarla sohbet edip çadıra girdim, sobanın başına geçip ısındım. Sonra da üzerimi değiştirip arkadaşlarla sohbet-muhabbet ve Taner abinin şifalı çorbasından içtim:) Beni dünyaya döndürdü. Sabaha karşı eve gidip duş alıp yattım. Uyurken ayaklarıma en az on kere kramp girdi. Ayakkabıdan mı soğuk etkisinden mi bilemedim. Çamurlu zeminde dişli, sert ayakkabılar ile daha rahat koşuluyor. Yumuşak tabanlı ve az dişli ayakkabılar çok kaydığı için aşırı efor sarfettiriyor.

Bu şartlarda 6 saat 7 dakikada bitirmeyi başardım. Gece gündüz özel hayatımızdan fedakarlık edip antrenmanlar yapıyoruz. Bunların ne kadar etkili olduğunu ancak bu tür yarışlar ile görebiliyoruz. Performansım beni çok mutlu etti. Bu şekilde gidersem bu sene hedeflediğim üç yarışı da tamamlamayı başarabileceğimi düşünüyorum. Umarım hiç sakatlanmam.

Kendimi çok yormadan tempolu gitmek, soğuk, çamur ve dere geçişleri ile mücadele etmek ve dayanıklılık konularında burada edindiğim deneyim, İznik Ultra'da çok işe yarayacaktı.

Yarış organize etmek zor bir iş. Gece yarışı organize etmek daha da zor bir iş. Bakiye abla ve gönülden bağlı gönüllü arkadaşlar bu işi yıllardır çok güzel başarıyor. Bakiye Abla bizlere ultra maratonu öğretiyor. Gerek yarışlar olsun gerekse hafta sonları yaptığımız antrenmanlarda olsun her türlü ultra şart altında koşturup alışmamızı sağlıyor. Sınırlarımızı aşmamıza yardımcı oluyor. Ne zaman dinlesek ona olan hayranlığımız kat kat artıyor. İyi ki varsın Bakiye Abla :)